“İnsanoğlu onbin yıldır ekmek yapıyor.
Dile kolay, otuz-bin-yıl. Çatalhöyük’te ekmek
kırıntıları buldular. Mısır’da piramitlerde çalışan
işçiler için gün boyu ekmek pişiren büyük
boyutlu fırınlar varmış...”
Ekmek makineleri çıktı, mertlik bozuldu demeyeceğim. Yeter ki evde pişirilmiş ekmeğin kokusu sevdiklerinizi büyülesin, varsın ekmek makineden çıksın. Zaten onun da bir yolu var; makinede yoğurur, fırında pişirirsiniz. Maksat ekmek eksilmesin evlerimizden.
Efendim, eskimoların kar
anlamına gelen, tam bilmem
kaç kelimesi varmış.
O kadar övünülecek bir
şey değil. Etraflarında kardan
başka şey yok ki, kelimesi olsun!
Bizim de ekmekle ilgili bir dolu deyimimiz,
atasözümüz var. Ekmeğini taştan
çıkartmak. Ekmek parası. Ekmeği
ile oynamak. Ekmek aslanın ağzında.
Açın gözü ekmek teknesindedir. Ne
ka ekmek, o ka köfte! Ekmek çarpsın!
Adamın ekmeğini yedim dersin, o
adamın sana hakkı geçtiğini anlatmak
için. En kutsal şeylere bile değer verilmediğini,
onlarda bile ahlaksızlık
edildiğini ima için, ekmekler de bozuldu
deriz. Oktay Akbal’ın “Önce Ekmekler
Bozuldu” adlı hikaye kitabı
vardır, bilir misiniz? Dağarcığın yüzeyini
hafifçe gıdıkladım, bu kadar çıktı.
Bütün yazıyı sadece ekmek deyim ve
atasözleriyle doldurabilirim. Başka
milletler de saygı duyar ekmeğe. Mesela
Lenin, halkına barış, toprak ve
ekmek sözü vermiş.
Kutsal nimet
Kiliselerde ekmek verirler, İsa’yla bir
bütün olduklarını hissetmek için. İngilizce’de
eve para getiren kişiye evin
ekmeğini kazanan denir. Masaya
ekmek koymak diye bir deyim vardır.
Her dinde, kutsal günler için özel ekmekler
yapılır. Yahudiler, cumartesi
günü örgülü, yumurtalı ekmeklerini
yemezlerse, o gün özel sayılır mı?
Ramazan’da
pidenin kokusu gelecek ki,
yılın hangi zamanında olduğumuzu
bilelim. Paskalya çöreği de bir çeşit
ekmektir, özel günde, özel ekmek.
Ekmek yiyen bir milletiz. Tarihte
bolca pilav da yediğimiz yazar ama
ekmekçiyiz en çok. Bir maaşla kaç
ekmek alınacağını hesaplarız mesela.
Önemli şeylerin sembolüdür. Evine
ekmek götüremiyor deriz, çok fakir
anlamında.
~
Kar yağınca kuşlar için
ıslak ekmek koyarız pencere kenarına.
Kediler için süte ekmek doğrarız.
Canımızdan can verir gibi. Eskiden
ekmek arasına bir parça tereyağ ile
şeker koyup sokağa salardı anneler
çocuklarını. Mutlaka hala öyle mahalleler
vardır. İnşaat işçilerini ekmek
arası domates, kaşar, zeytin yerken
görsem içim titrer. Sokakta ekmek
görsem kenara koyarım hemen.
Çarpılacağımı
sandığımdan filan değil.
Birileri ekmiş, biçmiş, ayıklamış, öğütmüş,
mayalamış, şekillendirmiş, pişirmiş.
Başkası da bütün gün çalışmış,
parasını kazanıp almış. Bütün bu insanların
emeklerine saygısızlık gibi
geliyor o ekmeğin yerde kalması. Hiç
olmazsa bir böcek, bir kuş, bir kedi
yesin de boşa gitmesin onca uğraş.
İnsanoğlu onbin yıldır ekmek yapıyor.
Dile kolay, otuz-bin-yıl! Çatalhöyük’te
ekmek kırıntıları buldular. Mısır’da piramitlerde
çalışan işçiler için gün
boyu ekmek pişiren büyük boyutlu fırınlar
varmış. Ekmekte ahlaksızlık
eden, gramajından çalan, içine kötü
bir şeyler ekleyenleri feci halde cezalandırırlarmış
Orta Çağ’da. Her fırının
meraklısı da varmış o zamanlar.
Hatta Mısır döneminde de, fırınlar en
leziz ekmeği ben yaparım iddiasıyla
kapışırlarmış.
Çavdarlıdan cevizliye
Hiç mayalanmayan, dümdüz ekmekler
var. Az mayalı, hafif kabarmış pideler.
Karbonat katılarak yapılanlar.
Ekşimiş mayası haftalarca gözü içine
bakılanlar. Francala dediğimiz, yani
Fransız usulü ekmekler. Bugün herkesin
masasından eksik olmayan o
ekmekler de Avrupa’dan Türkiye’ye
girmiş. Ağır taş fırın ekmekleri, yuvarlak
köy ekmekleri var. Çavdarlı,
cevizli, zeytin ezmeli… Hayatımda ilk
kez Avrupa usulü bildiğimiz ekmeği
evde yapmayı başarınca mutluluktan
çılgına dönmüştüm. Ekmek yapmak
rutin bir uğraşı bu evde. Yemek yapmanın
bir bölümü. Yine de her seferinde
ilk lokmamı alırken içim kıpır
kıpır oluyor. Sanki aya gitmeyi başarmışım
gibi! Bu kış tüm Lezzet okurlarına
kolları sıvayıp ekmek yapmayı
denemelerini tavsiye ederim. Ekmek
makinaları çıktı, mertlik bozuldu demeyeceğim.
Yeter ki evde pişirilmiş
ekmeğin kokusu sevdiklerinizi büyülesin,
varsın ekmek makinadan çıksın.
Zaten onun da bir yolu var; makinede
yoğurur, fırında pişirirsiniz. Maksat
ekmek eksilmesin evlerimizden.