Türk mutfağında balık, hem sağlıklı besin değeri hem de sunduğu zengin lezzetlerle sofraların vazgeçilmezidir. Bu lezzetler içinde levrek, beyaz eti, az kılçığı ve sade ama karakterli aromasıyla ayrı bir yere sahiptir. Fırında, ızgarada, hatta tuz kabuğunda pişirildiğinde bile doğallığını koruyan bu özel balık, her formda dengeli bir tat sunar. Üstelik levreğin lezzeti boyutuna göre değişir; kimi zaman balıkçılarda “kaba levrek” ya da “paşa levrek” olarak karşımıza çıkan bu tabirler, aslında levreğin olgunluk seviyesini ve yetiştiği ortamı yansıtır.
Levreğin büyümüş ve olgun bireylerine halk arasında “kaba levrek” denir. Bu tabir, genellikle 1 kilogramın üzerindeki, denizde doğal ortamında yetişmiş levrekleri tanımlar. Kaba levreklerin eti daha sıkı, dokusu daha dolgun, aroması ise çok daha belirgindir. Çiftlik levreklerine göre daha az yağlı oldukları için özellikle ızgara ve fırın tariflerinde tercih edilir. Profesyonel mutfaklarda pişirme esnasında dağılmadan formunu koruyan bu balıklar, hem lezzet hem de sunum açısından öne çıkar.
Ege ve Akdeniz kıyılarında, iri ve gösterişli levrekler için “paşa levrek” ifadesi kullanılır. Bu ad, balığın hem büyüklüğüne hem de kalitesine vurgu yapar. Halk arasında “paşa” kelimesi, değerli ve üstün nitelikli şeyler için kullanıldığından “paşa levrek” tabiri de görkemli, paylaşmaya uygun büyük balıkları tanımlar. Menüde “paşa levrek” olarak belirtilen balıklar genellikle 2–3 kilogram civarındadır ve çoğu zaman bütün ya da fileto olarak servis edilir.
Bazı tezgâhlarda iri balıkların “trança” olarak adlandırıldığını duymuş olabilirsiniz. Ancak trança, levreğin büyüğü değildir. Trança, Epinephelus aeneus adıyla bilinen, grida türü bir orfoz balığıdır. Görünüşte levreğe benzer; fakat eti daha koyu, yağlı ve liflidir. Bu nedenle lezzet profili de farklıdır. Kaba levrek, levrek ailesine ait bir bireyin büyümüş halidir; trança ise tamamen farklı bir türdür.
Şunlara da göz atın: