Ben, olumsuz yorumların hepsine katılmıyorum. 2021 yılında yaptığım Barselona seyahati, İspanya’yla ilk tanışma anımdı. Haliyle yeri ayrı. Pandemi başlayana kadar hep İtalya odaklı gezerken ve İtalyan gastronomisini keşfetmeye çalışırken, Barselona bana “İspanya da hiç fena değilmiş” dedirten ve odağımı biraz olsun dağıtan ilk şehir olmuştu. 2021 yılında yaptığım gezinin ardından, hemen bir sene sonra yeniden Barselona’ya gitmiş olsam da pandeminin izleri hâlâ taşındığı için şehrin gerçek kalabalığını görmediğimi düşünüyordum. Dolayısıyla geçen üç senenin ardından tekrar Katalonya’nın başkentine dönüyorum. Buyurun, sizlere geçen senelerin ardından taze taze düşüncelerimi aktarayım.
Barselona’da dikkatimi çeken ilk detay, İspanyol mutfağının basmakalıp tabaklarının popülaritesi. Turistler İspanya’ya geldiklerinde ilk olarak paella yemek ve tapas barlarda meşhur küçük atıştırmalıkların tadına bakmak istiyor. Bu sebeple de şehrin geneli tapas barlarla dolmuş durumda. Tıpkı turistik kebapçıların önünde bekleyip müşterileri içeri davet eden garsonlar gibi, Barselona sahilindeki paella restoranlarının önünde de benzer bir durum söz konusu.
Fakat unutmamak lazım ki İspanyol mutfağı sadece paella ve tapas’tan ibaret değil. Özellikle bölgesel Katalan mutfağı çok daha zengin ve özgün lezzetlere sahip. Deniz ürünlerinden et yemeklerine, sebzelerden tatlılara kadar geniş bir yelpazede damak zevkine hitap eden bir çeşitlilik sunuyor.
Ama yemeklere geçmeden önce, ayılmak için şöyle güzel kahveler içelim diyorum. Ne dersiniz?
Son yıllarda lokal üçüncü nesil kafelerin önünde iki seçenek var: Ya derinliği olmayan, ucuz ama içimi sıkıcı kahveleri kendileri kavurup dükkânlarında satıyorlar ya da Avrupa’nın meşhur kavurucularından çekirdek ithal ediyorlar. Birincisi zaten kahveyle ilgilenen insanların çoğu için ilgi çekici değil. Bu tarz kafeler genellikle kahveleriyle değil, mutfakları veya iç dizaynlarıyla öne çıkıyor.
İkinci seçenek de artık sıkıcı bir hal almaya başladı. Çünkü her lokal kafe kahvesini aynı isimlerden temin ediyor. Avrupa’da son birkaç senedir trend olmuş ve kalitenin sembolü hâline gelmiş bir avuç üçüncü nesil kafe var. Örneğin şu an Hollandalı DAK en gözde marka. Her kafede bir kutu DAK kahve mutlaka bulunuyor.
Ama Barselona’da en azından lokal ve her türlü kahveseverin isteklerini karşılayabilecek iki önemli kavurucu ve kafe var:
Birincisi Nomad. Roastful’un “Dünyanın En İyi Kavurucuları” listesinde 2024 yılında 7. sırada yer alması ve yıllardır specialty coffee sektöründe isminden sıklıkla bahsettirmesi sebebiyle Nomad, kahveseverlerin uğraması gereken ilk nokta. Barselona merkezindeki dükkânlarının yerine, yeni açtıkları Nomad Frutas Selectas adlı kafelerini daha çok beğendim. Kendi kahvelerinin yanında küçük de bir mutfağı olan Nomad’ın kruvasanları bence şehirdeki çoğu pastaneden daha iyi.
İkinci nokta ise Three Marks. Daha önce adını duysam da hiç deneme şansım olmamıştı. Açıkçası dükkândan çıkarken bu ziyaretimin ilk olmasına utandım. Hem kafenin ambiyansı, hem pastane ürünleri, hem de kahvelerin kalitesiyle beni en son ne zaman bir mekân bu kadar şaşırttı hatırlamıyorum.
İki gün üst üste gittim ve denediğim beş farklı kahvenin hepsinin çekirdeklerini Milano’ya taşıdım. Eğer ziyaret ederseniz kruvasan ve pain au chocolat’ları teknik ve lezzet anlamında olağanüstü bulacaksınız.
Turizmin pençesinden kurtulmuş, bölgesel ve ulusal yemekleri kaliteli malzemelerle yapmaya çalışan restoranlar arasında:
1. Cañete
Her zaman belirli bir seviyenin üzerinde bulduğum, dönmekten keyif aldığım bir yer. Ambiyansı biraz salaş, biraz şık. İkisinin tam ortasında. İlk randevuya da gelinebilir, ailecek de yemek yenebilir. Ama tek gidiyorsanız, açık mutfağın önündeki bar kısmına oturmanızı öneririm. Mutfak çalışanlarını izlemek, benim için bu restoranın en büyük eğlencelerinden biri.
Menüsü tamamen İspanyol ve Katalan mutfağına odaklı.
Başlangıçlardan:
Ana yemeklerde:
Tatlılarda:
Genel Puanım: 7.5/10
2. Al Kostat
Universitat metro durağından 3 dakika yürüme mesafesinde. El Raval’ın bitiminde, bir apartmanın birinci katında yer alıyor. İçeri girmek için zile basmanız gerekiyor.
Ambiyansı “smart casual”, şık ama gerici değil. Menüsü ise Katalan mutfağına ve sezonluk malzemelere odaklı.
Nisan ayında denediğim tabaklardan:
Ancak günün balığı olarak gelen domates soslu dil balığını ve tatlılarını önermem.
Genel Puanım: 7/10
Özetle:
Barselona sadece turistik bir şehir değil, aynı zamanda gastronomi açısından da zengin bir deneyim sunma potansiyeline sahip. Belki İspanya’nın diğer şehirlerine oranla daha çok araştırma yapmanız gerekiyor ama yine de lezzetli duraklar bulabiliyorsunuz. Yüksek kaliteli kahve dükkânlarından yenilikçi restoranlara kadar pek çok yer hâlâ keşfedilmeyi bekliyor. Umarım yakın zamanda döner, diğer keşiflerimi de sizlerle paylaşırım.