Endülüs’te Bir Hafta – Bölüm 1

28 Kasım 2025, 12:15 tarihinde güncellendi.
Ağustos sıcağında İtalya’dan Endülüs’e uzanan gastronomik yolculuk: Valencia’nın sofistike tapas barlarından Murcia’nın taze kırmızı karideslerine, Alicante ve Almería’nın otantik lezzet duraklarına dair bir hafta boyunca yaşanan deneyimler. Endülüs’te bir haftalık keşif başlıyor!
Endülüs’te Bir Hafta – Bölüm 1

Ağustos ayında İtalya’ya seyahat ettiyseniz ya da İtalyanlarla kurumsal olarak çalıştıysanız bilirsiniz: 1 Ağustos itibariyle şirketler kontak kapatır, şehirler sessizliğe gömülür, restoranların çoğu da bir ay boyunca tatile çıkar. Turistik bölgeler dışında büyük şehirlerde bile kaliteli bir restoran bulmak bu dönemde oldukça zordur. Eğer seneye ağustos ayında İtalya seyahati planlıyorsanız bunu mutlaka aklınızda bulundurun derim.

Valencia

Ben ise bu sıcak günlerde İtalya’dan kalkıp Avrupa’nın en sıcak noktalarından birine, Endülüs’e gittim. Baştan uyarayım: bu seyahati ben yaptım ama size bu zamanlarda tavsiye etmem. Özellikle Sevilla’da bulunduğum günlerde termometre 44 dereceyi gösteriyordu. Güzel plajlar ve masmavi denizler için çok daha uygun zaman haziran sonu veya temmuz başı olacaktır.

Uyarılarımı yaptıysam artık yolculuğa başlayabilirim. Bu seyahatte kendime küçük bir kural koydum: günde yalnızca iki öğün yemek. Sabahları hafif bir brunch ve nitelikli kahve; ardından akşam yemeği. Eğer gitmek istediğim restoran sadece öğle servisi veriyorsa gün o yemeğe göre planlanıyor, akşamları ise tapas restoranlarda küçük atıştırmalıklarla geçiyordu. Gezi temposunu da aynı şekilde sade tuttum: günde en fazla iki buçuk saat araba kullanmak, her sabah mutlaka iyi bir kahveyle güne başlamak, mümkünse spor yapmak, öğle yemeği sonrası denize girmek ve akşam yemeği öncesi şehri dolaşmak.

Valencia

Valencia Bölgesi

Seyahatim 10 Ağustos Pazar günü Valencia’da başladı. Planım basitti: burada bir gece kalıp usulüne uygun yapılmış bir paella valenciana yemek, ertesi sabah Endülüs’e doğru yola çıkmak. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Listemdeki on restoranın hepsi pazar ve pazartesi günleri kapalıydı. Son çare gittiğim restoranda ise paellayı en az bir gün önceden sipariş etmeniz gerekiyormuş; rezervasyonda bana söylenmediği için tadamadım. Siz aynı hayal kırıklığını yaşamamak için rezervasyon yaparken mutlaka sorun.

Çok da keyifli geçmeyen bu öğle yemeğinin ardından akşam için şehrin sofistike tapas restoranlarından Barrafina’yı denemeye karar verdim. Fiyatları ortalamanın üstünde olsa da kullanılan malzemelerin tazeliği ve özen, fazlasıyla karşılığını veriyor. Burada hem geleneksel tapas tabakları hem de sezonluk deniz mahsullerini denedim ve hepsi belirli bir seviyenin üzerindeydi. Sırasıyla denediğim yemekler;

kroket

  1. Baccalà kroket
  2. Domates salatası
  3. Valencia kum midyeleri
  4. Beyaz karidesli yumurta

Yemeğin ötesinde Valencia şehrinin kendisi de beni etkiledi. Yalnızca sezonluk bir turistik destinasyon değil, sürekli yaşayan bir şehir olduğunu hissettirdi. Buraya mutlaka geri dönmek, sokaklarında kaybolmak isterim.

endülüs

Alicante

İkinci gün Valencia Havalimanı’ndan kiraladığım arabayla Alicante’ye geçtim. Öğle yemeği için şehrin meşhur restoranlarından Nou Manolín’de ilk paellamı denedim.

Paella’nın temelinde yalnızca tava değil, doğru malzemeler ve doğru ateş var. Benim için net malzemesi listesi: tavuk ya da tavşan eti, yeşil fasulye ve bomba pirinci. Valencia usulünde balık veya deniz ürünü bulunmadığını da hatırlatayım. Asıl farkı ise odun ateşi yaratıyor. Portakal veya meşe odununda, harlı ateşte pişirilmiş paellanın kattığı isli tat bambaşka. Fakat Nou Manolín’de olduğu gibi gazlı ocakta pişirilince o derinlik eksik kalıyor.

ou Manolín

Bir paellayı paella yapan en kritik detay, tavanın dibinde kalan o çıtır tabaka: socarrat. Olmazsa olmaz. Socarrat’sız paella bana göre risottodan farksız. Bu yüzden Nou Manolín’deki tabak bana olağanüstü gelmedi.

Alicante şehri ise gastronomi kadar mimarisiyle de beni içine çekmedi. Tekrar gelir miyim emin değilim.

murcia

Murcia

Alicante sonrası durağımız Murcia. Madridli bir arkadaşım bana şaka yapmıştı: “Osman, İspanya’da Murcia diye bir şehir yoktur.” Görmezden gelinen bir şehir olduğu doğru olabilir ama ben hiç öyle hissetmedim. Küçük olmasına rağmen etkileyici bir katedrale sahip ve oldukça turistik bir havası var. Burada geçirdiğim bir gece gayet keyifliydi.

Murcia’da ilk önerim, bu yıl dünyanın en iyi 100 kahve dükkânı arasında yer almak için yarışan Vértigo y Calambre. Avrupa’nın önde gelen kavurucularından kahveler sunuyorlar. Benim gittiğim gün İspanya’nın en iyilerinden Nomad, yine İspanyol TOMA ve İtalyan Gardelli’den seçkiler vardı. Yanına leziz tostlar ve pastane ürünleri de cabası. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.

italya yemek

Adres: C. Enrique Villar, 6, 30008 Murcia

Akşam ise şehrin merkezinde dolaşırken tamamen tesadüfen harika bir tapas bar keşfettim: Gran Bar Rhin. Vitrindeki kırmızı karidesleri görmemle içeri dalmam bir oldu. Uzun zamandır beni bu kadar heyecanlandıran bir kırmızı karides görmemiştim. Sorduğumda, limandan sadece iki saat önce geldiğini öğrendim. Bundan daha tazesi olabilir mi? Hemen birer adet gamba roja ve deniz kereviti (cigalas) sipariş ettim. Izgarada fazla kurutmadan, tam kararında pişirmişlerdi. Gerçekten muhteşemdi. Yolunuz düşerse ve bu tazeliği yakalarsanız mutlaka deneyin.

Adres: Pl. San Pedro 5, 30004 Murcia

deniz ürünü

Almería

Salı günü hedefimiz Almería. Murcia’da içilen güzel bir kahvenin ardından, şehrin biraz dışında yer alan ve yalnızca öğle servisi veren Restaurante Barrio Alto’ya doğru yola çıktık.

İçeri girer girmez Yunan adalarının salaş tavernalarını andıran bir hava sizi karşılıyor. Izgaradan yükselen duman, duvarda tahtaya yazılmış günlük ürün listesi… Menü yok; sabah balık halinden ne geldiyse o var. Tezgâhtan seçtiklerinizi kilo hesabıyla tarttırıp kızartma, ızgara veya haşlama olarak pişirtebiliyorsunuz.

barbun

Bizim tercihlerimiz barbun, kalamar ve kırmızı karides oldu. Barbunu ızgara tavsiyesine uyarak pişirttik; dışı hafif kuru dursa da içi sulu ve çok lezzetliydi. Aperitif olarak gelen escabeche sardalya, hafif asiditesiyle iştah açıcıydı.

Mekânın meşhur ahtapotuysa başlı başına bir deneyim: bol zeytinyağında kısık ateşte, adeta konfi gibi pişiyor. Önce temizleniyor ama bütün halinde bırakılıyor; tuz ise en sona saklanıyor. Ortaya hafif sert ama keyifli dokulu, zeytinyağıyla parlayan yoğun bir lezzet çıkıyor.

karides

Kırmızı karideslere gelince… bambaşka bir hikâye. Bir gece önce tattığım Murcia’dakiler kadar taze ama ne hikmetse lezzeti daha farklı. Baya tatlı, neredeyse şekerlenmiş gibi ama karidesin kendiliğinden gelen bir tat bu; rengi ise başlı başına davetkâr.

Fiyatlar başta yüksek görünebilir ama kilo hesabına rağmen birkaç farklı deneme yaptığınızda toplam oldukça makul kalıyor. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.

Adres: C. Magallanes del Alquián, 56, 04130 El Alquián, Almería

fiyatlar

Almería’da denizin bereketiyle kurulan sofralar, yolculuğumuzun ilk büyük durağını noktalıyor. Endülüs güneşi altında başlayan bu hikâye, Malaga’da yeni bir sayfa açacak. Ama onu bir sonraki yazıya saklayalım.

Kategoriler
Lezzet Logo