Kastamonu Tiridi: Geçmişten Günümüze Şehrin Vazgeçilmezi

12 Aralık 2025, 15:42 tarihinde güncellendi.
Osmanlı döneminde yokluk ve savaş yıllarında kadınların bayat simitleri değerlendirerek ortaya çıkardığı Kastamonu tiridi, 2019 yılında coğrafi işaret tescili alarak resmiyet kazandı. Bugün, yöresel malzemelerle hazırlanan Kastamonu tiridi, hem şehir sakinlerinin hem de turistlerin favori lezzetlerinden biri olarak Kastamonu mutfağının vazgeçilmez tatlarından biri haline geldi.
Kastamonu Tiridi: Geçmişten Günümüze Şehrin Vazgeçilmezi

Kastamonu mutfağının en eski ve özgün lezzetlerinden biri olan tirid, Osmanlı döneminde savaş ve yokluk yıllarında kadınların bayat simitleri ve ekmekleri değerlendirmesiyle doğdu. Zamanla sadece hayatta kalmanın bir yöntemi olmaktan çıkan bu yemek, bugün şehrin en sevilen ve vazgeçilmez tatlarından biri haline geldi. 2019 yılında Türk Patent Kurumu tarafından coğrafi işaret tescili alan Kastamonu tiridi, hem yerel halkın hem de şehir dışından gelen turistlerin ilgisini çeken eşsiz bir lezzet olarak sofralarda yerini koruyor. Her kaşıkta tarih ve kültürü hissedebileceğiniz bu tirit, Kastamonu’nun gastronomi mirasının en değerli örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.

Fakirliğin Lezzeti Şehrin Vazgeçilmezi Oldu

Üç kuşaktır lezzeti yaşatıyorlar

Kastamonu’da yaşayan Köse ailesi, üç kuşaktır Nasrullah Meydanı’ndaki restoranda tirid yaparak geçimlerini sağlıyor. Ailenin ustaları, yemeğin tarifini nesiller boyunca değiştirmeden sürdürdüklerini vurguluyor.

1953 yılından beri tirit yapan Bülent Köse, “Burası aileden gelen bir geleneği yaşatıyor. Her sabah saat 09.00 civarında kemik suyunu kaynatmaya başlıyoruz ve simidi sabahtan hazırlıyoruz. Malzemelerimiz tamamen yöresel: sarımsaklı yoğurt, kıyma, tereyağı ve taze simit. Simidi her zaman elle parçalıyoruz, üzerine kemik suyunu döküp yoğurt, kıyma ve tereyağını ekliyoruz. Lezzetin sırrı tereyağı ve kemik suyunda saklı. Geleneğimizi hiç bozmadık; eski müşterilerimiz gelip aynı tadı bulduklarını söylüyor ve bu bizim için büyük mutluluk” diyor.

Oğlu Batuhan Hasan Köse de, “Her gün fırından taze simidi alıyoruz, simitleri bıçakla değil elimizle parçalıyoruz. Dananın ilikli kemik suyunu yaklaşık 3 saat kaynatıyoruz, ardından yoğurt, kıyma ve tereyağı ekliyoruz. Tiritin asıl lezzeti kemiğin yağı ve aromasıyla geliyor. Bu yemek Osmanlı dönemine kadar dayanıyor ve kalite her zaman korunuyor. Eskiden yokluk nedeniyle yapılan bir yemekken şimdi turizme hitap ediyor. Sabah, öğle veya akşam fark etmeden her öğünde tüketilebiliyor” diye ekliyor.

Fakirliğin Lezzeti Şehrin Vazgeçilmezi Oldu

Tirit kültürün bir parçası

Kastamonu’da yaşayan Ömer Gülamoğlu, tiritin sadece bir yemek olmadığını, kentin kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu söylüyor: “Tirit, Taşköprü kuyu kebabı gibi Kastamonu’nun simgelerinden biri. ‘Tiridine Bandım’ gibi türkülerde de bu geleneğin izleri var. Hikâyeye göre, erkekler cephedeyken kadınlar kıtlık döneminde tiridi hazırlıyormuş. Günümüzde de soğuk mevsimlerde tüketilen ve Kastamonu’ya gelenlerin mutlaka denemesi gereken bir lezzet.” İlk kez tiridi deneyen Mehmet Emin Duman ise, “Arkadaşım tavsiye etti, ben de denemek istedim ve çok beğendim. Hem yumuşak bir tat hem de ilerleyen lokmalarda yoğun bir lezzet aldım. Ailemle birlikte tekrar gelmeyi düşünüyorum” diyor.

Kaynak: İHA

Kategoriler

Benzer Yazılar

Lezzet Logo