Zaman Göcek Zamanı... Bu Yaz Uzun Sürecek

30 Kasım 2025, 04:34 tarihinde güncellendi.
Sevgili Lezzet Okurları, merhaba... Size, beni sevenlere, yazımı okuyanlara ve güzel yorumlarda bulunanlara teşekkür ederek başlama istiyorum...
Zaman Göcek Zamanı... Bu Yaz Uzun Sürecek

Geçen sayıda size yeme içme, hayal kurma, keyifli sohbetler ve lezzetler hakkında neden yazmaya başladığımı anlatmak gerçekten çok keyifliydi. Aslında bu ilk buluşmanın heyecanını çok ciddi bir şekilde yaşadığımı bilmenizi isterim. Ailem, dostlarım ve siz kıymetli Lezzet okurlarının yanı sıra yüzümü gülümseten sürpriz bir isimden mesaj aldım. Kıymetli yazarımız ve büyük usta Mehmet Yaşin, geçen sayıdaki yazım için şöyle bir yorum yaptı:

“Gazetecilikte kapıyı açıp içeri gireli tam 50 yıl olmuş. Bizde kapıyı kapatmak olmaz. O kapı kendiliğinden kapanıncaya kadar bu macera sürüp gider. Biliyorum, okuyucu bizi kıskanır. Haksız da değillerdir. Hem gez hem ye hem iç; üstüne bir de para kazan. Dışarıdan böyle görünür ama bu seviyeye gelmek zordur. Onun için de çoğu kişi bu sahada at koşturmaktan çekinir. Ama Lezzet dergisinin son sayısını okuyunca, Dergi Grubu’nun CEO’su Cem M. Başar’ın bizim tarafa doğru dört nala yaklaştığını gördüm. Çok sevindim. Demek ki giderken gözümüz arkada kalmayacak. Cem’in bu kadar güzel yazdığını bilseydim, onu çoktan yönetim odasından çıkartıp sahaya sürerdim. Eline sağlık Cem. Koştun, yetiştin ve geçmek üzeresin. Ha gayret!”

Sevgili Mehmet Yaşin’e zarafeti ve içtenliği için çok teşekkür ediyorum. Çok fazla okur mektubu gelmedi ama yavaş yavaş gelir diye düşünüyorum. Bunu yazarken ben bile güldüm...

Bedri Baham

Gelelim Bu Sayıdaki Hikayeme…

Sıcak… Sıcak… Çok sıcak…

Ağustos ayı... Ekim sonuna kadar denizi, güneşi, yakamozları ve kurşun askerler gibi dizilmiş sayısız teknenin süzüleceği Türkiye’nin Rivierası Göcek koyları... Uçsuz bucaksız koyları, mitolojik hikayelerle dolu kıyıları ve tarih boyunca doğayla iç içe yaşanmışlıklarıyla Göcek’in ruhu beni çocukluğuma götürdü. Göcek’e ilk gittiğim zaman aklıma, şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun adını taşıyan o büyülü koy geldi. Benim de doğduğum yıl olan 1974’te yaptığı ve hâlâ kıyıda duran balık resmi, ilk gördüğümde beni nasıl büyülediyse, bugün de aynı hayranlığı duydum.

Çocukluğumun Göcek yazlarında, teknemiz Merve ve benim zodyak bot ile açılıp balık tutmam en büyük eğlencemdi. Tuttuğum minicik balıkları balıkçıya götürüp pişirmelerini isterdim. Sabah gün doğmadan çıkıp akşamdan bıraktığım ağı toplayıp balık yakaladığımı hatırlıyorum. Hatta bir seferinde çok güzel, çok büyük bir lagos bile yakalamıştım. Teknede, o dönem Türk kanalları çekmediği için babam ve ben Yunan kanallarından maç izlerdik. Annem ise kaptanla teknenin küçücük mutfağında tek başına mucizeler yaratırdı. Arkadaşlarımızla dolu teknede annemin kurduğu sofralar, uzun kahkahalar, dostluklar ve o sofralardan taşan mutluluk hepimizin kalbinde iz bıraktı. O günler, birlikte geçirilen zamanın, paylaşılan lokmaların ve doğayla iç içe yaşanan yazların nasıl gerçek bir haz olduğunu bana öğretti.

Bir İkarus Hikayesi

Yaz başında birden kendimi Yunan mitolojisindeki İkarus gibi hissettim. Babası Daidalos’un Girit’teki kule-labirentinden kaçabilmesi için balmumu ve tüylerden yaptığı kanatlarla özgürlüğe uçan o meşhur İkarus… Bu mitolojik karakter de tıpkı benim gibi özgür ama bir o kadar da çılgın bir ruha sahipmiş. Babasının tüm uyarılarını kulak ardı etmiş; uçmanın hazzı, özgürlük duygusu ve mutlulukla büyülenmiş. Yükseldikçe yükselmiş, ta ki güneş tanrısı Helios bunu bir saygısızlık olarak görüp kızgın ışınlarıyla kanatlarının balmumunu eritene dek… Ve sonunda İkarus, Akdeniz’in serin sularında kaybolmuş. Efsanelere göre, İkarus’un düştüğü yer, uçsuz bucaksız tanrılar ve hikayelerle dolu Akdeniz’in en özel kıyılarından biri: Göcek. Belki de mitolojinin bu büyülü karakteri, tanrıların eliyle Göcek’i ve çevresindeki sayısız ada ve cennet koyu bize miras bıraktı. O günden bu yana, biz de Göcek’in tarihini ve hikayelerini yazıyoruz.

İkarus nasıl o meşhur kule-labirentten kaçtıysa, ben de İstanbul’daki masamdan kalkıp Doğan Burda Dergi’den —şimdiki adıyla Big Media’dan— bir uçağa binip Göcek kıyılarına indim. Bu inişin nedeni ise yaz başında ‘Elle Summer Gateway’ özel daveti ve bayram tatili vesilesiyle bu olağanüstü koylarda zaman geçirme fırsatı bulmuş olmamdı.

Bu vesileyle yaz başında ziyaret ettiğim keyifli mekanları sizlerle paylaşmak istedim. Ağustos, eylül ve hatta ekim aylarında yolunuz Göcek’e düşerse, bu adresleri keşfetmenizi ya da hayallerinize eklemenizi gönülden dilerim.

Çocukken annemin, teknenin küçücük mutfağında kaptanla birlikte hızlıca pişirdiği ve hâlâ unutamadığım leziz akşam yemeği menüsü: Bol dereotlu, zeytinyağlı kabak, patlıcanlalı pilav, kuru köfte, bol yeşillikli bir salata ve tabii ki ızgara balıklar...

ahama

Göcek’in Gastronomi Üçgeni

En sevdiğim lezzet her zaman kalamar tavadır. O zamanlar Göcek çok daha bakirdi. Salaş lokantalar daha fazlaydı. O sade güzelliğin içinde; yelken yapan dostlar, balıkçılar, sohbetler ve lezzet vardı.

Bugün ise Göcek, lezzet duraklarıyla dikkat çekiyor. Ben de size bu yaz keşfettiğim, ortakları çok yakın arkadaşlarım olan üç özel mekandan bahsetmek istiyorum: Ahãma, Miori ve Yazz Collective. Ayrıca Göbün Koyu’ndaki Muammer’in Yeri, Hamam Koyu’ndaki Adaia Göcek, Göcek Adası’ndaki Onno Grill&Bar, Göcek merkezdeki Özcan Restaurant ve D-Resort Göcek’teki Q Lounge da mutlaka not edilmesi gereken yerler.

ahama

Ahãma

Ahãma, bu yaz gittiğim en keyifli yerlerin başında geliyor. İçinde orman, deniz, nehir, göl ve özel koylarının olması bana heyecan veriyor. Burak Altay’ın yarattığı bohem lüks tarzıyla Ahãma kesinlikle çok özel bir kaçış noktası. Dünyada nadir bulunan sığla ağaçları ormanını geçip altın renkli kumlarla buluşulan bir cennet. İçinden geçen turkuaz denizle buluşan kendi koyunda bir nehir ve pembe nilüferlerin yanında dans eden siyah-beyaz kuğuların bir gölde size baktığı Ahãma’da dört tane lezzetli restoran var. Ege Umi, Ay, Mezkla ve Glass House. Ege Umi tam bir Ege ve Japon mutfağı kombinasyonu. Merak ediyorsanız deneyin, farklı bir tarz. Mezkla plajda bir Meksika lezzetleri durağı. Ay ve Ege Umi’nin kreatörlüğünü Şef Mustafa Otar yapıyor. Ay’daki mezelerden favorilerim; taş fırında soğan dolması, zeytinyağlı pırasa, ekşili nohutlu ızgara, ahtapot ve bezelyeli fava. Bu tadına doyulmaz yemekleri denemeden geçmeyin derim. Ay’da açık ateşte pişen oğlak eti gerçekten özel. Kokoreç ve eşsiz balıkları tatmanızı da öneririm.

“Elle Summer Gateway” ile Ahãma’da yaptığımız organizasyonda deneyimlediklerimiz unutulmazdı. Özellikle o muhteşem özel koylarında mumlar eşliğinde yaşanan keyifli gece bir başka derginin bir başka hikayesi. Bu yaz Ahãma’ya gitmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz demektir.

yazz

Yazz Collective

Fethiye’ye yaklaşınca yıllarca çok meşhur olan Hillside Beach Club’ın lezzetli açık büfesi aklıma düşer. Eskiden bu açık büfede kocaman karidesler, pideler, etler, mezeler ve salatalara gömülüp, müthiş lezzetleri tadardık. Fakat 4 günden fazla kaldığınızda, gerçekten en iyi açık büfe bile “Yeter” dedirtir. İşte bu zamanlarda Hillside’a giden, en az bir kere, teknesiyle o meşhur Balıkçı Osman’a gider, ızgara balıkları ve leziz mezeleri zevkle yerdi. Turunç Pınarı Koyu’nda artık Balıkçı Osman’ın yerinde daha farklı, doğa ile uyum içerisinde hem gurme hem de rahat, sessiz lüks yaşayacağınız deniz, kaya, orman üçlemesinde şaşırtıcı bir vadi sizleri bekliyor. Doğayla harmanlanmış bir zarafet var artık orada: Yazz Collective. Sakın unutmayın hâlâ sadece tekneyle gidebileceğiniz Yazz Collective’e yaklaşırken müzik eşliğinde o güzel sahil restoranlarına geleceksiniz. Yazz Restaurant ve bu sene yeni açılan Citrus Beach Restaurant ile sizi saklı bir cennet karşılayacak. Şef Gökçen Yıldırım’ın deyimiyle hem göze hem mideye hitap eden lezzetli tabaklar ve kokteyllere bayılacaksınız. Benim favorilerim; mezelerden Girit kabağı, taze yakalanmış bölge balıklarından seafood charcuterie ve ceviche’ler. Ana yemek olarak tüm makarnalar gerçekten güzel ama Yazz trüflü kuşkonmazlı tagliatelle favorim. Kırk kat et ve tabii ki ızgara ateşte balıklar lezzetli mi lezzetli. Yazz Collective ortağı, dostum Mehmet Can Uzun kesin oradadır, ona selam vermeyi de atlamayın. Sizin damak zevkinize göre lezzetler tavsiye edeceğine emin olabilirsiniz.

mori

Miori

Yeni, yepyeni bir gastronomi üssü ve tam da Göcek’in kalbinde. Bedri Rahmi Koyu’nda yeni bir sanat eseri hayat buldu. Tüm bu güzel yatırım yeme içme üstüne yapıldı ama Haldun Kilit sanata olan aşkını kullanarak Miori’ye bir nefes verdi. Tam 5 farklı lezzet durağına ev sahipliği yapıyor. Şef Kemal Demirasal ve Şef Nihat Doğtürk dokunuşu ile Miori by the Sea, İsabel’s, OKO, The Bakery, The Kitchen ve Türkiye’de ilk kez açılan Riva Lounge... Tekneyle geldiğinizde sizi özenle karşılamaları ile kendi klasmanına sınıf atlattı. Ben kısıtlı vaktimde İtalyan restoranı olan İsabel’s’te keyifli arkadaş grubumla güzel yemeklerini tatma fırsatı buldum.

Bu keyifli yemek butterhead lettuce (yağlı marul) salatası ile başlayıp en sevdiğim calamari (kızarmış kalamar), tarama ve beef bresaola (İtalyan pastırması) ile devam etti. Ana yemekte ise tüm pizzalar ve ünlü Şef Massimo Bottura’nın yaptığı mancini makarnalarının hepsi leziz. Fakat benim favorim vongole buccatini (kum midyeli makarna) ve truffle casarecce (yer mantarlı makarna) diyebilirim ama ateşte levrek ve yoğurtlu dondurmanın adını geçirmezsek bu lezzetlere haksızlık olur.

miori

Miori, yaz sezonu kapanana kadar Yiğit Sezgin’in dokunuşları ile dünyadan birçok şefi ve müzik dehasını Göcek’te misafirlerinin beğenisine sunacak. Sadece benim bildiğim Şef Massimo Bottura (İtalya), Sef Endo Kazutoshi (Japonya), Giuseppe Iannotti (İtalya), Mixologist Hardeep (Danimarka) Miori’de olacak. Good food, good mood (iyi yemek, iyi ruh hali) mottosu bu mekanı en güzel tanıtan benzetme.

Lezzet dergisinde, bir sonraki maceralarımda buluşmak üzere... Size dergi alın, dergi okuyun demek istiyorum!

Kategoriler

Benzer Yazılar

Lezzet Logo