Cell Reports Medicine dergisinde yayımlanan bir makalede ABD'de doğan ve İspanya’da yaşayan, Ağustos 2024’te 117 yıl 168 günlükken ölen Maria Branyas Morera’nın genomuna ilişkin araştırma sonuçları yayınlandı. Branyas, 2 dünya savaşı, İspanyol iç savaşı ve koronavirüs pandemisini atlatmıştı. Ölümünden kısa bir süre önce dünyanın en yaşlı yaşayan insanı ünvanını kazanmıştı. Araştırma ise nasıl bu kadar uzun yaşadığına dair önemli bilgiler veriyor. Hazırsanız başlayalım...
Branyas, hayattayken doktorlardan kendisini incelemelerini istemişti. Barselona Üniversitesi Tıp Fakültesi Genetik Bölümü Başkanı Dr. Manel Esteller, ise 3 yıl boyunca onun sağlığını analiz etti. O hayatayken kan, tükürük, idrar ve dışkı örneklerini alındı. Bu örnekler genetiği, metabolizması ve bağırsak mikrobiyomu dahil olmak üzere fizyolojisi hakkında önemli bilgiler sağladı. Dr. Esteller, "Aşırı uzun ömürlülüğün ipuçları, ebeveynlerimizden miras aldığımız şeylerle hayatımızda yaptıklarımızın bir karışımıdır. Ve bu karışımın yüzdesi duruma göre değişir, ancak yarı yarıya da olabilir" diyor.
Çalışmada, Morera'nın son derece sağlıklı bir bağırsağa sahip olduğu ve hücrelerinin, yaşından 17 yaş daha gençmiş gibi işlev gördüğü ortaya çıktı. Araştırma ekibi Branyas’ın telomerlerinin olağanüstü kısa olduğunu gördü. Telomerler yaşla birlikte doğal olarak kısalır ve aşırı kısa telomerler yaşa bağlı hastalıklarla ilişkilendirilir. Ancak onun böyle bir hastalığı yoktu. Telomerler, hücreler bölündükçe kısalır ve Dr. Esteller'e göre Branyas'ın telomerleri o kadar kısaydı ki, hücrelerin bölünmesini sınırlayarak ona kanserden korunma sağlamış olabilir.
Bilim insanları, yaptıkları çalışmanan Branyas’ın genomunun, yaşına göre çok genç özellikler gösterdiğini buldu. Nadir genetik varyantlarının bağışıklık sistemi, kalp ve beyin sağlığıyla ilişkilendirildiği belirtildi. Ayrıca düşük inflamasyon seviyeleri, güçlü kardiyovasküler yapı ve dengeli bir bağırsak mikrobiyomu da dikkat çekti. Branyas’ın iyi kolesterolünün çok yüksek, kötü kolesterol ve trigliserit seviyelerinin ise çok düşük olduğu bildirildi. DNA'sına yakından bakıldığında, kalp ve beyin hücrelerini hastalık ve bunamadan koruyan gen varyantları ortaya çıktı.
Araştırmaya göre Branyas’ın bu kadar uzun yaşamasının önemli bir nedeni “genetik piyangoyu kazanmış” olmasıydı. Ama sadece genetik değil... Sağlıklı bir yaşam tarzı sürmüştü. Hem yaygın yaşlılık hastalıklarına karşı koruma sağlayan genlere sahipti hem de sağlıklı bir yaşam tarzı ve beslenme düzeni izlemişti.
Dr. Esteller "Doğuştan şanslıydı ve hayatı boyunca buna artı değer kattı" diyor, Branyas’ın uzun ömrünü yaklaşık %50 genetiğine, %50 de yaşam tarzına bağlıyor. Esteller, "Hiç sigara içmedi, hiç alkol almadı, çalışabildiği kadar çalışmayı severdi… Kırsalda yaşadı, düzenli ama ölçülü egzersiz yaptı (günde yaklaşık bir saat yürüyüş)… Beslenmesi zeytinyağı, Akdeniz tarzı ve onun özelinde yoğurdu içeriyordu" diyor. Branyas'ın aktif bir sosyal hayatı; piyano çalmak, kitap okumak, bahçe ve çiçekler gibi hobileri vardı.
Branyas’ın yaşam tarzındaki belki de biraz önemli bir nokta yoğurt tüketimiydi. Günde üç porsiyon yoğurt yiyordu. Araştırmacılar, bu alışkanlığın da diğer beslenme faktörleriyle birlikte bağırsak mikrobiyotasını genç birine benzer şekilde koruduğunu ve vücuttaki iltihap seviyelerini düşük tuttuğunu söylüyor. Branyas, hayattayken sosyal medya hesabından yoğurda olan sevgisini paylaşmış ve yoğurdun kendisine "hayat verdiğini" söylemiş.
Bilim insanları, tek bir kişinin incelenmesinin genelleme yapmak için yeterli olmadığını vurgulasa da, Branyas’ın durumu sağlıklı yaşlanmanın mümkün olduğunu ve yaşlılıkta kötü sağlık durumunun kaçınılmaz olmadığını gösteriyor. Bulgular, ilerleyen araştırmalarda yaşlanmayı yavaşlatan genler ve proteinler üzerinden yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkı sağlayabilir.